Arada kalmışlığın hüznünü yaşarken, bir yandan da… Daha
yirmi yaşındayken hayatın kısa bir özetinde dalgalandığını sanan cühelâdan
yalnızca biriyim.
Çirkin bir fragmanın hiç umursanmayan ayrıntısında, arafın
püsküllü tatsızlığını yumruklarken yazdığım bu satırların, dünya edebiyat tecmiasına
hiçbir şey katmadığını yalnızca tahmin edebiliyorum. Lâkin, yazmak denen kahpe
kültürsüzlüğün acı hicabını damarlarımdan atacak mukavemete henüz sahip
değilim. Uyuşmuş beyninin, biçare parmaklarına haykırdığı iktidarsızlığı
yazmakta arayan her cahil gibi, ‘minvaline bir türlü erişemediğim yaşamak’ın
hain sancılarına parmak basmaktan sıkılmadığımı söylersem, dünyanın en büyük
ikinci yalanını -acz ve fakrını önemseyemeyen- meçhul zihinlere püskürtmekten başka
bir şey yapmış olmam. Ki bundan zevk duyarım.
Uzun -ve belki de anlaşılmaz- bir kelam silsilesine burada
son vermek ve şuursuzluk bulamacına fikirlerimi banmak üzere şimdilik elveda.
Selâmetle
safaret