Memlekete dönüşüm.(Sağdayım) |
Hava yavaş yavaş kararmaya başladı. Öğlen yemeğimi Pera Palas’ta yedikten sonra otelden
ayrılarak buraya gelmiştim.Tahminimde yanılmadığıma sevinirken yıllardır
değişmeyen tek zevki ve alışkanlığının bu olmasına şaşırmıştım.Tam 2.5 saattir
onları Eminönü’nde martılara simit atarken izliyorum.
Dostumun saçlarına (yılların
getirdiği yorgunluk ve yıllardan dolayı) hafif aklar düşmüş. O’nu 30 yılı aşkın
süredir ilk kez bu mesafeden görmeme rağmen, her zamanki karizmasından eksilen
bir durum olmadığını hissediyorum.
Yıllar önce tam bu
noktada son kez konuşmuş, son kez birlikte martılara simit atmış ve ilk kez
vedalaşmıştık. 68 model Mustang’imin
motor sesini duyup beni fark etmesinden korkarak da olsa arabayı çalıştırmaya
cesaret edip eve dönmeye karar veriyorum.
Merdivenleri ağır
ağır çıkarken Yorgo’ya güvenmekle ne kadar iyi yaptığımı fark ediyorum. Bu eski
binaya gözü gibi bakmış. Balat’ta ki bu eski,taş Rum binasının önünde yıllar
önce sevgili eşi ve onu yağmur altında otururken bulduğumdan beridir benim
yanımda yaşıyorlar. Aile yadigarları olan bu taş bina banka borçları yüzünden
ellerinden alınmışken borçlarını kapatmam ve onları yanıma almamla başlayan bu
uzun hikayemiz buralara geldi. Eşi Eftalya hanımı 10 yıl önce kaybettikten
sonra kendini tamamen bu binaya adamış.
Eski, bakımsız , yıkılmaya yüz tutmuş bir bina olarak görülsede içeride ki durum daha zor. Mesleğimin vermiş olduğu gereksinimleri ve güvenliğimi düşünerek binaya yaptığım eklemeler binayı bakımı daha zor bir yer haline getirmişti. Tank atışına dayanıklı duvarlar, denize veya güvenli bir yere kaçış sağlayan tüneller, mühimmat odaları, dünya çapında iletişim kurmamı sağlayan radar ve çok gelişmiş bilgisayar odaları bunların sadece birkaçı.
-Hoş geldin bre.10 gündür nerelerdesin, döneceğini söylediğinden beri
yol gözler oldum dedi Yorgo. 85 yaşında olmasına rağmen tok sesinden hiç bir
şey kaybetmediğini fark ettim.Yorgo’ya uzun uzun sarıldım ve sadece ‘ sonra Yorgo’ diyebildim.
İşte yıllar yıllar
sonra yine yüksek tavanlı,büyük pencereli evimdeyim. Salih’le eski günlerden
kalma fotoğraflarımıza bakarken hüzünleniyorum. Karaköy’deki eski ofisin önünde
çekildiğimiz fotoğraf ilişiyor gözüme.İkimizin de kanının deli aktığı ofisin
bozulmadığı günlerden kalma.Birlikte dünyanın hemen her köşesinde türlü
pisliklerden kurtulduğum bu adamla uzun yıllardır görüşmemiş olduğuma
inanamıyorum.
1971 Mart ayında
aldığım atamayla beraber Roma’ya gitmem gerekiyordu. CIA , Avrupa genel
sorumlusu olarak kendi ekibimi kurmam istediğinde önce dostumla konuşmuş fakat
Salih’in memlekette kalma isteği doğrultusunda yollarımız Eminönü’nde bugün
öğlen durduğum noktada ayrılmıştı.
Roma’yla başlayan
fakat Avrupa’nın en önemli yerlerinde yükselerek devam eden kariyerimin
ışıltısı ve yoğunluğu arasında dostumla olan kırgınlığımız derinleşmiş sanki
ikimizin de konuşmaktan çekindiği gizli bir sır olmuştu.
Acaba yaptıklarımı hissettirmeden
izlemiş miydi uzaktan? Kendini istediği zaman ortadan kaybetmekte usta bir adam
olan Salih, çocukluk arkadaşı, silah arkadaşı, ortağı olan beni unutmuş muydu ?