28 Temmuz 2011 Perşembe

Efkarlı Adam 4

     Hava kabarcıkları sudan yüzeye öyle hızla çıkar ki, özgürlüğün ne olduğunu en iyi onlar bilir zannederdim.
Asıl bildikleri şey, bir katilden kaçmanın ne derece gerekli olduğudur. Ölümün zorluğu, son nefesin acısı, yaşama son tutunuşun acınası hüznü...
     Hepsi bana umutla baktı, suçlu değillermiş gibi...
     17 Şubat 1966’da doğan bir adamın 45 yıl,544 ay, 2371 hafta, 16597 gün, 398316 saat, 23899006 dakika, 1433940409 saniye, 1433940409926 millisaniye yaşamış olduğunu kafadan hesaplayabilirim ama ne olursunuz bana sevmek nasıl olur diye sormayın.
     Çünkü bilemem.
     Sadece nefret nasıl olur onu bilirim.
     İşte bu yüzden;  bir hava kabarcığı, babamı görüşümün ertesi gününde bana müthiş bir fikir verdi.
     Tüm kabarcıkların kaçtığı kişi olmayı.
     Uyanmayı...

İsmet Özel






Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız
ve devam ediyor başkalarının hınçlarıyla
...

26 Temmuz 2011 Salı

Efkarlı Adam 3

Babam, gitmeden önce bana uzun uzun bakmıştı.
Bizi terketmeden önce...
Evin kapısının önünde, uzun bir bakış...
Hüzünlü bir bakış değildi, acıma da yoktu. Çocuğunun, karısının bundan sonra onsuz ne yapacağını düşünen bir adamın bakışları da değildi onunkiler. Daha çok iğrenme, hayatı mahvolmuş bir adamın mahv kaynaklarına bakışıydı.
Ne annem, ne de ben bunun onu son görüşümüz olduğunu bilmiyorduk...
Yedi  yaşında bir çocuk için babanın akşam eve gelmeyişini anlamak kolay olmuyor.
O gün kapıdan çıkıp gittikten sonra onu bir daha hiç görmemiştim.
38 yıl boyunca...
38 yıl sonra bir gün, yaşlılıktan beli bükülmüş bir adam bana geldi.
Sanırım her şeyin değişmesinin sebebi oydu.
Bir katile dönüşmemin sebebi, oydu...

Y

Tekrar düşündü yalnızlığını.Kurtulmalıydı yalnızlıktan.Peki nasıl?Belki bir dost,bir akraba,bir sevgili... Hiçbiri insanı yalnızlığından kurtaracak şeyler değildi ,insan ne kadar dostu da olsa-seveni de-yalnızdı hep-kendi başına.Yalnızlık insanı hiç yalnız bırakmayan birşeydi.
Sonra etrafına baktı:İnsanların hiçbiri bunun farkında değildi.Hepsi yalnız olmadığını sanarak geçiriyordu hayatlarını.Dostlarının onlar için var olduğunu düşünerek. Demek ki sorun tam da buradaydı, eğer diğer aptallar gibi basit düşünür,hisseder,algılarsa kurtulacaktı yalnızlığından.
Eczaneye gidip bir tane 'herkes nasıl düşünüyorsa o şekilde basit düşünme' hapı aldı.Hapı yuttu.Herşey sonsuza kadar güzel oldu..

23 Temmuz 2011 Cumartesi

20 Temmuz 2011 Çarşamba

Erdem Beyazıd-bir güzel adam-

'Telgrafın tellerini kurşunlamalı''
Öyle değildi bu türkü bilirim
Bir de içime
-Her istasyonda duran sonra tekrar yürüyen-
Bir posta katarı gibi simsiyah dumanlar dökerek
Bazan gelmesi beklenen bazan ansızın çıkagelen
Haberler bilirim mektuplar bilirim.

Gamdan dağlar kurmalıyım
Kayaları kelimeler olan
Kırk ikindi saymalıyım
Kırk gün hüzün boşaltan omuzlarıma saçlarıma
Saçlarının akışını anar anmaz omuzlarından
Baştan ayağa ıslanmalıyım
Gam dağlarına çıkıp naralar atmalıyım.
...

Efkarlı Adam 2


     Dünyayı değiştirmek gibi bir niyetim yok. Zaten böyle afili bir istekte bulunmak için hayatı yeterince ıskaladım.  Saygın bir adam olmak istemiştim sadece. İnsanların tiksinerek baktıkları ya da bakmamak için çaba gösterdikleri bir adam olmaktan kaçınmaya çalışmıştım. Kel, kavanoz gözlüklü, şişko, kırk beş yaşında  bir hesap uzmanını kim umursardı ki?
     Ben, kaybetmiş bir adamdım...
     Annem ben yirmi yedi yaşımdayken ölmemiş olsaydı hala onunla yaşıyor olacaktım. Deterjan kokan bir evde huzur arayacaktım. Eve gelip televizyon izleyecek, uyuklayacak, yaşlı bir kadının uyarısıyla yatağa yollanacaktım.
     Aslınna bakarsınız bunları yıllarca yalnız başıma yapmakta da çok iyiydim. Ama bir şey rutini bozdu,  tekere giren bir çomak.
     Bir virüs...
     Hala hatırlamıyorum...


 

17 Temmuz 2011 Pazar

Bir Rehbere İhtiyaç Duyanlara ;

...Sonra adamın birinin, değişiklik olsun diye bundan böyle halka nazik davranmanın ne kadar iyi olacağını dile getirdiği için bir ağaca çivilenmesinden yaklaşık iki bin yıl sonra, bir perşembe günü Rikmansworth de küçük bir kafede tek başına oturan bir kız, bunca zamandır ters giden şeyin ne olduğunu birdenbire fark edip en sonunda dünyanın nasıl iyileştirebileceğini ve mutluluğun hüküm sürdüğü bir yere dönüştürülebileceğini anlamıştı. Bu sefer doğru olanı bulmuştu, bu işe yarayacak ve hiç kimsenin bir yerlere çivilenmesi gerekmeyecekti.
Ama ne yazıktır ki, bir telefon bulup birilerine bundan söz edemeden korkunç, aptal bir felaket meydana geldi ve fikir sonsuza dek yitip gitti.
Bu, o kızın öyküsü değil.
Ama o korkunç, aptal felaketin ve onun doğurduğu bazı sonuçların öyküsüdür...

                                                                                                            Douglas Adams
(Otostopçunun Galaksi Rehberi)

14 Temmuz 2011 Perşembe

Bir Olay

Diğer mantarlardan hiçbir farkı olmayan bir şişe mantarı(adı sandor hirt g.imiş ama bu neyi değiştirir!..)suya düştü.
Bir süre, tam da beklendiği gibi, suyun yüzeyinde bata çıka yüzdü.ancak sonra tuhaf bir şey oldu. Mantar ağır ağır batmaya başladı, dibe vurdu ve bir daha da yukarı çıkmadı.

Bu olayın hiçbir açıklaması yoktu...
(Istvan Örkény- Bir Dakikalık Öyküler)

Çekirdekten Yetişme

                        -Baba?
                        -...
                        - Baba?? Bir şey sorabilir miyim?
                        - Oğlum şu anda işim var.
                        - Afrika'lı kölelerin derilerini soyup ondan futbol topu yapmak günah mıdır??
                        - Tabi ki günahtır. Ama şu anda işim var, sonra sor sorularını.
                        - Pekiii, küçük Çin'li çocukların gözlerinden bilye yapmak?
                        - Elbette. Tanrı seni cezalandırır.
                        - Brezilya'lı kadınların bebeklerinden kol saati yapmak?
                        - Günahtır. Ama işim var, şu anda seninle uğraşamam.
                        - Yahudilerden düğme yapmak günah mıdır peki?
                        - HAYIR ADOLF!! HAYIR HAYIR HAYIR!! Artık gider misin başımdan!!

12 Temmuz 2011 Salı

Eşref-i Mahluk:


Eşref yeni bitirmişti okulu ve hala liseden kalma bazı alışkanlıklarını devam ettiriyordu hayatında.
Ehliyet kursuna gidip gelmesi, liseli genç buhranından çıkmasını da engelliyordu. Bir gün kurs hocası trafik işaretlerini anlatırken dayanamayıp ayağa kalktı ve sordu hocasına kendini tutamayarak:
-iyi de hocam bunlar gerçek hayatta ne işimize yarayacak ki?

Efkarlı Adam


Ben, bir zamanlar normal bir adamdım...
Yani normal derken, sizinki  gibi basit, sıradan, güvenli bir hayatım vardı. Sabahları işe giderdim, işte sıkılıp patronumun kahvesine müsil atardım, pazar sabahları öğlene kadar uyuyup bütün günü pinekleyerek geçirirdim vs. vs... Tek sıkıntım, ay sonunu getirebilmekti...
                Eğer başınıza başıma gelenler  gibi şeyler gelirse, monotonluk pek de sorununuz olmaz... Başıma ne geldiğini merak ediyorsunuz ama bunu hemen öğrenemeyeceksiniz... Biraz çaba göstermeniz gerekli...
                Eskiden pısırık bir adamdım ben... İşyerinde hep dalga geçerlerdi benimle. Belki de bu yüzden hiç evlenemedim.  Gerçi,  şu anda iyi ki de evlenmemişim diyorum... Yoksa karımı bile öldürmek zorunda kalabilirdim... Tıpkı evsahibim, iş arkadaşlarım ve patronum gibi... Minik bir kedim vardı, “sanayi” malesef o da kaderine boyun eğmek zorunda kalmıştı... Onu neden öldürmüştüm? Pek hatırlayamıyorum...
                Eğer benim gibi biriyseniz, ölümün sizin için çok zor bir şey olması gerekir... Çünkü sonunda çok büyük bir ceza alacağınızı bilirsiniz ya da buna inanırsınız...
                Ben nasıl bu hale geldim? Kim beni bu hale getirdi? Neden karşı koymadım?
                Bilmiyorum...
                Ama belki birlikte öğrenebiliriz...

11 Temmuz 2011 Pazartesi

Bukowski reis:


-Gülmenin moda olduğu bir devirde ağlıyorum... Genç olmanın moda olduğu bir devirde yaşlıyım... Seni sevmenin daha az cesaret istediği bir devirde, senden nefret ediyorum...

-Eğer iki kişi arasında kalıyorsanız; ikinciyi seçin. Çünkü birinciyi gerçekten sevseydiniz, ikincisi olmazdı.

-Afrika'ya ilaç göndermeye karar vermiştik; fakat hepsinin üzerinde tok karnına yazıyordu.

-Tabi ki bir insanı sevebilirsiniz, eğer onu yeterince tanımıyorsanız.

-Biri bana çirkin olduğumu söyledikten sonra; gölgeyi güneşe, karanlığı ışığa yeğler olmuştum.

-Hemen herkes dahi doğar, geri zekalı gömülür.

-Cesur insanın hayal gücü kısıtlıdır. Korkaklık kötü beslenmenin bir sonucudur.

-Harikulade düşünceler ve harikulade kadınlar kalıcı değildirler.

-Entellektüel; basit bir şeyi karmaşık söyleyebilen kişidir; sanatçı ise zor birşeyi kolay.

-Saçımı taradım keşke yüzümü de tarayabilseydim.

9 Temmuz 2011 Cumartesi

Hüzünlü Yüreklerin Prelüdü

Trt'nin muhteşem dizisi Leyla ile Mecnun'un insanı yamultan sezon finali parçası. Ali Atay'ın yorumuyla...

Selam

Tüm ölümlüler ve bilhassa can çekişmekte olanlar için içtenlikli bir selam çakarız. Bu aralar buradayız...