20 Ağustos 2011 Cumartesi

Efkarlı Adam 5

     "Size verilen maaş, kaytarmanız için verilmiyor biliyorsunuz değil?"

     Ömrüm boyunca sakin bir insan olmuştum. Şirket binasının yedinci katında bölüm şefinin odasında aşina olduğum bir nutuk yerken, bu sakinliği bozmaya niyetim yoktu. Özellikle de aylık hesap kontrollerini hesaplamayı ihmal edip işleri aksatmış olduğum bir günün sabahında...

     Ama bu sabah, diğer sabahlardan farklı bir şekilde uyanmıştım. Bunu inkar edemezdim...

     "Sizden mantıklı bir açıklama bekliyorum. Hemen!!"

     "Efendim.. Ben, şey.. Bugüne kadar hiç..."

     "Bugüne kadar hiç ne?! Lütfen tamamlamayın cümlenizi. Çünkü bu saçmalıklara inanacak durumda değilim. Son zamanlardaki performansınıza hiç anlam veremiyorum. Nedir bu haliniz yahu? Bir zamanlar ne kadar parlak bir çalışandınız. Tek bir hatanız yoktu. Hatta belki şef bile olabilirdiniz. Böyle gider mi sizce?"

     "Hayır efendim.."

     "Bence de... Bence de..."

     "Bakın..." demiştim sakince. "Bakın son günlerde zor şeyler yaşıyorum. Çocukluğumdan beri babamı ilk kez kapımda buluyorum. Bana saçma sapan bahaneler uyduruyor, benden özür diliyor. Başka bir şehirde kardeşlerim olduğunu söylüyor. Bunca yıl sonra gelip her şey için özür diliyor. Annemi renkli bir hayatı olmadığı için terkettiğini, onunla eski heyecanı bulamamış olduğunu söylüyor. Bizi terketmekten başka çaresi yokmuş, öyle diyor."

     Şefim kahkahalar atmaya başlıyordu tabii. "Sizce bunlar umurumda mı? Aptal aile hikayeleriniz işinizi yapmamanız için bir mazeret mi? Lütfen saçmalamayın."

     "Hep özür diliyor. Annemin hasta olduğu haberini almış ama gelmeye cesaret edememiş. Başka bir ailesi, başka yükümlülükleri varmış. Bunu yapamazmış. Cenazeye de bu yüzden gelememiş. Cenazeyi altı kişinin kaldırdığından da haberdarmış elbette. Ama elinden bir şey gelmezmiş. Özür dilermiş."

     "Azizim bunlardan bana ne?"

     "Şimdi son bir kez sarılmalıymış bana. Yoksa kendini affetmezmiş. Ben de ne yapayım? Sarıldım işte. Ama boğazına..."

      Bölüm şefi şöyle bir geriliyor masasında. Kaşları çatılıyor. Konumumuzu tartıyor.

     "Kendimi ilk kez özgür hissettim." diyorum. " Babamı öldürüp özgür oldum. Tıpkı seni öldürünce daha da özgür olacağım gibi.."

    İşte, hatırladığım kadarıyla patronumu böyle öldürmüştüm. Bu diyalogların akabinde camdan atmıştım.Aslında teknik olarak patronum da değildi.

     Sizce yanlış kişiyi öldürmüş olabilir miyim?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder